Ana içeriğe atla

İsrail sistematik olarak sivilleri hedef alan 'Dahiya Doktrini'ni uygulamaya devam ediyor


İsrail'in patlayan elektronik cihazlar kullanarak Lübnan'a düzenlediği saldırı, sivilleri hedef alan uzun bir tarihin ve stratejinin parçasıdır

İsrail'in Lübnan'a yönelik son saldırısı, siyasi bir mesaj vermek amacıyla kasıtlı olarak sivilleri hedef alan Dahiya doktrininin genişlemesini temsil etmektedir.

...

Ayrım gözetmeyen saldırılardan soykırıma giden yol

Dahiya Doktrini'nin adı İsrail'in 2006 savaşı sırasında hedef aldığı ve yerle bir ettiği Beyrut'un Dahiya mahallesinden gelmektedir; bu mahallede Hizbullah'a bağlı birçok aile yaşamaktaydı. 2008 yılında dönemin Kuzey Komutanlığı'nın başı Gadi Eisenkot (daha sonra genelkurmay başkanı ve merkezci bakan) bu doktrini ortaya attı ve İsrail'e saldırmaya cüret eden herhangi bir düşmana “ne olacağını” şöyle özetledi:

“2006 yılında Beyrut'un Dahiya mahallesinde yaşananlar, İsrail'e ateş açılan her köyde yaşanacaktır... [Bu köylere] orantısız güç uygulayacağız ve orada büyük hasar ve yıkıma neden olacağız. Bizim açımızdan bunlar sivil köyler değil, askeri üslerdir.”

İsrail bu yöntemi 2008-9 Gazze saldırısında da uygulamıştı. BM'nin 2009 tarihli 'Goldstone Raporu' İsrail'in “sivil halkı cezalandırmak, aşağılamak ve terörize etmek için tasarlanmış, kasıtlı olarak orantısız bir saldırı” gerçekleştirdiği sonucuna varmış ve Dahiya Doktrini'nin “tam olarak uygulamaya konulmuş gibi göründüğünü” kaydetmiştir. Tekrar etmek gerekirse: “Cezalandırmak, aşağılamak ve terörize etmek.” Bu son kelime, “terörize etmek”, özellikle bu özel bağlamda hepimizi duraksatmalıdır.

Son Gazze saldırısı bu doktrinin tam anlamıyla bir soykırıma dönüşmüş halidir. Bu şaşırtıcı değil, zira “savaş” mantığı olarak sivillere kasıtlı zarar verme damarı en başından beri bu doktrinin DNA'sında var. 

Şimdi de İsrail çağrı cihazlarını havaya uçuruyor. Bunun Batı medyası tarafından bir terör eylemi olarak adlandırılması ihtimali çok düşük görünüyor. İsrail söz konusu olduğunda bu hala radikal bir kavram olarak görülüyor çünkü terör sadece Batı'nın düşmanları için kullanılan siyasi bir terim.

kaynak: https://mondoweiss.net/2024/09/israels-attack-on-lebanon-using-exploding-electronics-is-part-of-a-long-history-and-strategy-of-targeting-civilians

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sri Lanka'da cumhurbaşkanı seçilen Anura Kumara Dissanayake kimdir?

Tamil Guardian 20 Eylül 2024 Janatha Vimukthi Peramuna (JVP [Türkçesi: Halkın Kurtuluş Cephesi -ç.n.]) ve Ulusal Halk Gücü (NPP) adayı Anura Kumara Dissanayake, ilk olarak 2000 parlamento seçimlerinde milliyetçi liste üzerinden parlamentoya girmiştir. Başlangıçta dönemin Kumaratunga yönetimini destekleyen JVP, 2002 yılında LTTE [Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları -ç.n.] ile yapılan barış müzakerelerine karşı çıkarak katı Sinhala [Sri Lanka'daki hakim ulus - ç.n.] milliyetçileri ile aynı safta yer aldı. Parti 2004 yılında açıkça ateşkes karşıtı bir platformda kampanya yürüterek ve Mahinda Rajapaksa [2009 yılında Tamil halkına karşı soykırımcı bir savaş yürüten dönemin cumhurbaşkanı - ç.n.] ile Birleşik Halk Özgürlük İttifakı (UPFA) olarak bilinen bir ittifak kurarak öne çıktı.  JVP savaş suçlarına yönelik uluslararası soruşturmalara, Tamillerle otorite paylaşımına sürekli olarak karşı çıkmış ve soykırım kampanyası sırasında Sri Lanka ordusunu desteklemiştir. Sri Lanka Anayasasında 13.

'Soykırım Soyluları': ABD'li silah şirketlerinin yöneticileri üniversitelerin ve kültürel kurumların yönetim kurullarında yer alıyor

“Bu araştırma, şirketlerin kâr amaçlı savaş makinesinin yüksek öğrenim ve kültür kurumlarımızda ne kadar yerleşik olduğunu ortaya koyuyor” Çarşamba günü üç insan hakları grubu “Soykırım Soyluları” olarak adlandırdıkları silah şirketi yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri ile “bu kişileri şu anda yönetim kurullarında veya diğer önemli rollerde barındıran 54 müze, kültür kuruluşu, üniversite ve kolej”i teşhir eden yeni bir interaktif girişimi duyurdu. Adalah Adalet Projesi, LittleSis ve Irk ve Ekonomi Eylem Merkezi'nden (ACRE) oluşan koalisyon, ABD destekli İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım suçlamasıyla yargılandığı Gazze'ye yönelik devam eden imha savaşı sırasında “altı savunma şirketinin yönetim kurulu üyelerinin eğitim ve kültür kurumlarıyla bağlantılarını” ayrıntılı olarak ortaya koyan bir harita ve veri tabanı yayınladı. "İsrail, Soykırım Soyluları araştırmasında yer alan şirketler tarafından üretilen bomba ve silahları kullanarak Ekim 2023'

Türkiye Gazze'ye gidecek Özgürlük Filosu'nu serbest bırakmalı

Sai Englert (jacobin.com) Gazze'ye 5,000 ton yardım taşıyan Özgürlük Filosu yaklaşık altı aydır bir Türk limanında bekletiliyor. Türkiye hükümeti Filistinlileri desteklediğini iddia ediyor ancak kuşatma altındaki Gazzeliler'e hayati yardımların ulaşmasına izin vermek yerine Batı'nın baskısına boyun eğiyor. Özgürlük Filosu Nisan ayından bu yana Türkiye'nin Haydarpaşa limanında mahsur kalmış durumda. Üç gemiden oluşan ve dünyanın dört bir yanından gelen beş yüz Filistin dayanışma aktivistinin görev yaptığı filo, Gazze'deki Filistin halkına gönderilmek üzere beş bin ton insani yardım taşıyor. İsrail ile Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki müttefiklerinin baskısına boyun eğen Türk hükümeti gemilerin yola çıkmasını engelliyor. Bu kararın hiçbir yasal dayanağı yoktur. Aslında Türkiye'nin eylemleri, seyrüsefer özgürlüğünü garanti altına alan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (UNCLOS) yanı sıra tüm imzacı tarafları, sivil toplum kuruluşları