Ana içeriğe atla

Filistin'de görev yapmış 99 ABD'li sağlıkçının Biden ve Harris'e açık mektubu

Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris'e Mektup

GAZZE'DE GÖREV YAPMIŞ AMERİKALI SAĞLIK PROFESYONELLERİNDEN AÇIK MEKTUP

Saygıdeğer Joseph R. Biden

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı

Beyaz Saray

Washington, DC

Amerika Birleşik Devletleri


Saygıdeğer Kamala D. Harris

Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı

Beyaz Saray

Washington, DC

Amerika Birleşik Devletleri


2 Ekim 2024

Sayın Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris,

Bizler, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde gönüllü olarak çalışan 99 Amerikalı doktor, cerrah, pratisyen hemşire, hemşire ve ebeyiz. Toplamda 254 haftamızı Gazze'deki hastane ve kliniklerde gönüllü olarak geçirdik. Şerit genelindeki hastane ve kliniklerde çeşitli sivil toplum kuruluşları ve Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte çalıştık. Tıbbi ve cerrahi uzmanlığımıza ek olarak, birçoğumuz halk sağlığı geçmişine ve acımasız Rus işgali sırasında Ukrayna da dahil olmak üzere insani yardım ve çatışma bölgelerinde çalışma deneyimine sahibiz. Bazılarımız gazi ve yedek subay. Bizler çok dinli ve çok etnikli bir grubuz. Hiçbirimiz 7 Ekim'de İsrail'de Filistinli silahlı gruplar ve bireyle tarafından işlenen korkunç eylemleri desteklemiyoruz.

Dünya Sağlık Örgütü Anayasası şöyle der: “Tüm halkların sağlığı, barış ve güvenliğin sağlanması için esastır ve bireylerin ve Devletlerin tam işbirliğine bağlıdır.” Bu açık mektubu size işte bu ruhla yazıyoruz.

Bizler, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne girmesine izin verilen tek tarafsız gözlemciler arasındayız. Geniş uzmanlığımız ve Gazze'de doğrudan çalışma deneyimimiz göz önünde bulundurulduğunda, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırı ve kuşatmasını desteklemeye devam edip etmeyeceğine karar veren hükümetimiz için önem taşıyan bazı konularda yorum yapmak üzere benzersiz bir konuma sahibiz. Spesifik olarak, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının yol açtığı büyük insani kayıplar, özellikle de kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkileri konusunda yorum yapmak için iyi bir konumda olduğumuza inanıyoruz.

Bu mektup Gazze'deki kendi deneyimlerimizi ve doğrudan gözlemlerimizi bir araya getirmekte ve özetlemektedir. Mektuba, İsrail'in Gazze'yi işgalinin kilit yönlerine ilişkin medya, insani yardım ve akademik kaynaklardan elde edilen kamuya açık bilgileri özetleyen ayrıntılı bir ek eşlik etmektedir. Hem bu mektuba hem de eke GazaHealthcareLetters.org adresinden elektronik olarak ulaşılabilir. Bu web sitesinde ayrıca Kanadalı ve İngiliz sağlık çalışanlarının kendi hükümetlerine yazdıkları ve buradakilere benzer gözlemler içeren mektuplar da yer almaktadır.

Bu mektup ve eki, Ekim ayından bu yana Gazze'de yaşanan insan kaybının Amerika Birleşik Devletleri'nde bilinenden çok daha fazla olduğuna dair kanıtlar sunmaktadır. Muhtemelen bu çatışmalarda ölenlerin sayısı 118,908'den fazladır ki bu rakam Gazze nüfusunun %5.4'üne tekabül etmektedir.

Hükümetimiz, Gazze ve İsrail halkının başına gelenlerden daha kötü bir felaketi önlemek için derhal harekete geçmelidir. İsrail'e askeri destek verilmeyerek ve İsrail ile tüm Filistinli silahlı gruplara yönelik uluslararası silah ambargosu desteklenerek savaşan taraflara ateşkes dayatılmalıdır. Hükümetimizin hem Amerikan hukuku hem de Uluslararası İnsani Hukuk uyarınca bunu yapmakla yükümlü olduğuna inanıyoruz. Ayrıca bunun yapılması gereken en doğru şey olduğuna inanıyoruz.

Bu kadar az kaynakla, bu kadar büyük ölçekte, bu kadar korkunç yaralanmalar görmemiştim. Bombalarımız binlerce kadın ve çocuğu katlediyor. Parçalanmış bedenleri bir zulüm anıtı. 
Dr. Feroze Sidhwa, travma ve yoğun bakım cerrahı, Veterans Affairs [Amerika Birleşik Devletleri Gazi İşleri Bakanlığı -ç.n.] genel cerrahı

Çok küçük istisnalar dışında Gazze'deki herkes hasta, yaralı ya da her ikisi birden. Buna her ulusal yardım çalışanı, her uluslararası gönüllü ve muhtemelen her İsrailli rehine de dahildir: her erkek, kadın ve çocuk. Gazze'de çalışırken hastalarımızda ve Filistinli sağlık meslektaşlarımızda yaygın bir yetersiz beslenme durumuna şahit olduk. Gazze'de her birimiz, gıdaya ayrıcalıklı erişimimiz olmasına ve yanımızda besin değeri yüksek kendi ek gıdalarımızı götürmemize rağmen hızla kilo kaybettik. Hastalarımızda, özellikle de çocuklarda yaşamı tehdit eden yetersiz beslenmeye dair elimizde fotoğraflı kanıtlar var ve bunları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Hastane içinde ve dışında karşılaştığımız beş yaşın altındaki hemen hemen her çocukta hem öksürük hem de sulu ishal (diyare) vardı. Hizmet verdiğimiz hastanelerin neredeyse her odasında ve Gazze'deki birçok sağlık çalışanı arkadaşımızda sarılık vakalarına (bu koşullar altında hepatit A enfeksiyonuna işaret eder) rastladık. Ameliyat kesilerimizin şaşırtıcı derecede yüksek bir yüzdesi, yetersiz beslenme, imkansız ameliyat koşulları, sabun gibi temel temizlik malzemelerinin eksikliği ve antibiyotikler de dahil olmak üzere cerrahi malzeme ve ilaç eksikliğinin birleşimi nedeniyle enfekte oldu.

Yetersiz beslenme yaygın kendiliğinden düşüklere (spontan abortus'lara), düşük kilolu yeni doğanlara ve yeni annelerde emzirememe vakalarına yol açmaktaydı. Bu durum, Gazze'nin hiçbir yerinde içme suyuna erişim olmadığı için yeni doğan bebekleri yüksek ölüm riskiyle karşı karşıya bıraktı. Bu bebeklerin çoğu öldü. Gazze'de yetersiz beslenen annelerin, düşük kilolu yeni doğan bebeklerini zehirli suyla yapılmış bebek mamalarıyla beslediklerini gördük. Dünyanın bu masum kadınları ve bebekleri terk ettiğini asla unutamayız.

Her gün bebeklerin öldüğünü gördüm. Sağlıklı doğmuşlardı. Anneleri o kadar yetersiz beslenmişti ki emziremiyorlardı ve onları besleyecek mama ya da temiz suyumuz olmadığı için açlıktan ölüyorlardı. 
Asma Taha, pediatri hemşiresi pratisyen hekim

Gazze'de salgın hastalıkların kol gezdiğinin farkına varmanızı istiyoruz. İsrail'in, yarısı çocuk olan yetersiz beslenmiş ve hasta Gazze halkını, akan suyun ve hatta tuvaletin bile bulunmadığı bölgelere sürekli ve tekrar tekrar sürmesi kesinlikle şok edicidir. Bu durumun, özellikle beş yaşın altındaki çocuklarda viral ve bakteriyel ishalli hastalıklar ve zatürreden kaynaklanan yaygın ölümlere yol açacağı kesindir. Gerçekten de, sanitasyon altyapısının sistematik olarak tahrip edilmesi, yaygın yetersiz beslenmenin bağışıklık sistemini zayıflatması ve küçük çocukların neredeyse bir yıl boyunca rutin aşılarını yaptırmaması nedeniyle Gazze'de korkunç çocuk felci virüsü bile yeniden ortaya çıkmıştır. Yetersiz beslenme ve hastalığın ölümcül kombinasyonundan bilinmeyen binlerce kişinin öldüğünden ve önümüzdeki aylarda, özellikle de Gazze'de kış yağmurlarının başlamasıyla birlikte on binlerce kişinin daha öleceğinden endişe ediyoruz. Bunların çoğu küçük çocuklar olacak.

Gazze ilk kez bir bebeğin beynini elimde tuttuğum yerdi. Daha sonra tutacağım birçoğunun ilkiydi.

Dr. Mark Perlmutter, ortopedi ve el cerrahı

Çocuklar silahlı çatışmalarda her zaman masum olarak kabul edilirler. Ancak bu mektubu imzalayanların her biri Gazze'de kendilerine kasten yöneltilmiş olması çok muhtemel olan şiddete maruz kalan çocuklar görmüştür. Özellikle de acil servis, yoğun bakım ya da ameliyathanelerde çalışan her birimiz düzenli olarak, hatta her gün başından ya da göğsünden vurulan ergenlik çağındaki çocukları tedavi ettik. Bütün bir yıl boyunca Gazze'de küçük çocukların böylesine yaygın bir şekilde vurulmasının tesadüfi olması ya da en üst düzey İsrailli sivil ve askeri yetkililer tarafından bilinmemesi mümkün değildir.

Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, keşke döndüğümüzden beri birçoğumuzun başına musallat olan kâbusları görebilseydiniz: silahlarımız tarafından sakat bırakılan ve parçalanan çocukların ve onları kurtarmamız için bize yalvaran teselli bulamayan annelerin olduğu rüyalar bunlar. Vicdanlarımızın unutmamıza izin vermediği çığlıkları ve haykırışları duyabilmenizi dilerdik. 

Bu çocukları kasıtlı olarak topluca öldüren bir ülkeyi silahlandırmaya neden devam ettiğinizi anlayamıyoruz.

Hastaneler normal işliyor olsaydı kolayca önlenebilecek çok sayıda ölü doğum ve anne ölümü gördüm.

Dr. Thalia Pachiyannakis, doğum uzmanı ve jinekolog

Tedavi ettiğimiz hamile ve emziren kadınlar özellikle yetersiz besleniyordu. Hamile kadınlarla çalışan bizler düzenli olarak, gelişmekte olan herhangi bir ülkenin sağlık sisteminde kolayca önlenebilecek ölü doğumlar ve anne ölümleri gördük. Sezaryen kesilerindeki enfeksiyon oranı hayret vericiydi. Kadınlara anestezi uygulanmadan vajinal doğumlar ve hatta sezaryenler yaptırılıyor ve sonrasında Tylenol'den başka bir şey verilmiyordu çünkü başka ağrı kesici ilaç bulunmuyordu.

Hepimiz acil servislerin böbrek yetmezliği, hipertansiyon ve diyabet gibi kronik tıbbi rahatsızlıklar için tedavi arayan hastalarla dolup taştığını gözlemledik. Travma hastalarının yanı sıra, yoğun bakım yataklarının çoğu artık insüline erişimi olmayan tip 1 diyabet hastaları tarafından işgal edilmişti. İlaçların bulunamaması, yaygın elektrik ve soğutma kaybı ve gıdaya tutarsız erişim, bu hastalığın yönetimini imkansız hale getirdi. İsrail, Gazze'nin sağlık kaynaklarının yarısından fazlasını yok etti ve Gazze'deki her 20 sağlık çalışanından biri demek olan yaklaşık bin Filistinli sağlık çalışanını öldürdü. Aynı zamanda askeri şiddet, yetersiz beslenme, hastalık ve yerinden edilmenin ölümcül kombinasyonu nedeniyle sağlık hizmetleri ihtiyaçları da büyük ölçüde arttı.

Çalıştığımız hastaneler, cerrahi malzemeden sabuna kadar temel malzemelerden yoksundu. Düzenli olarak elektrik ve internet erişimleri kesiliyor, temiz su verilmiyor ve yatak kapasitelerinin dört ila yedi katı kapasiteyle çalışıyorlardı. Her hastane, güvenlik arayışındaki yerinden edilmiş kişiler, bakım arayan sürekli hasta ve yetersiz beslenmiş hasta akışı ve tipik olarak kitlesel kayıpların yaşandığı olaylardan gelen ağır yaralı hastaların büyük akını nedeniyle kırılma noktasının ötesinde bir yük altındaydı.

Bu gözlemler ve ekte ayrıntıları verilen kamuya açık materyaller, bizi bu çatışmada ölenlerin sayısının Gazze Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilenden çok daha fazla olduğuna inanmaya sevk etmektedir. Ayrıca bunun, Amerikan silahlarının yurtdışında kullanımını düzenleyen Amerikan yasalarının ve Uluslararası İnsancıl Hukukun yaygın bir şekilde ihlal edildiğinin kanıtı olduğuna inanıyoruz. Hükümetimizin doğrudan iştirak ettiği, kadın ve çocuklara yönelik dayanılmaz acımasızlık sahnelerini unutamayız.

Gazze'deki sağlıkçı meslektaşlarımızla tanıştığımızda, yetersiz beslendikleri ve hem fiziksel hem de zihinsel olarak harap oldukları açıktı. Filistinli sağlıkçı meslektaşlarımızın Gazze'de ve belki de tüm dünyada en fazla travma yaşayan insanlar arasında olduğunu kısa sürede öğrendik. Gazze'deki neredeyse tüm insanlar gibi onlar da aile üyelerini ve evlerini kaybetmişlerdi. Çoğu, hayatta kalan aileleriyle birlikte hastanelerinde ve çevresinde hayal bile edilemeyecek koşullarda yaşıyordu. Yorucu bir çalışma temposu sürdürmelerine rağmen 7 Ekim'den bu yana maaş alamıyorlardı. Hepsi de sağlık personeli olarak yaptıkları işin onları İsrail'in hedefi haline getirdiğinin son derece farkındaydı. Bu durum, Uluslararası İnsancıl Hukukun en eski ve en yaygın kabul gören hükümleri uyarınca hastanelere ve sağlık çalışanlarına tanınan koruma statüsüyle alay etmek anlamına geliyor.

Gazze'de İsrail tarafından basılan ve tahrip edilen hastanelerde çalışan sağlık personeliyle tanıştık. Bu meslektaşlarımızın birçoğu saldırılar sırasında İsrail tarafından kaçırılmıştı. Hepsi bize aynı hikayenin biraz farklı bir versiyonunu anlattı: esaret altındayken zar zor beslenmişler, sürekli olarak fiziksel ve psikolojik tacize uğramışlar ve sonunda çıplak bir şekilde yol kenarına atılmışlar. Birçoğu bize sahte infazlara ve diğer kötü muamele ve işkence biçimlerine maruz kaldıklarını anlattı. Çok sayıda sağlık çalışanı meslektaşımız bize sadece ölmeyi beklediklerini söyledi.

Bu mektubu imzalayan 99 kişi Gazze'nin en büyük hastane ve kliniklerinde toplam 254 hafta geçirdi. Kesinlikle açık olmak istiyoruz: hiçbirimiz Gazze'deki hastanelerde ya da diğer sağlık tesislerinde Filistinli militanların herhangi bir faaliyetini görmedik.

İsrail'in Gazze'nin tüm sağlık sistemini sistematik ve kasıtlı olarak tahrip ettiğini ve Gazze'deki meslektaşlarımızı işkence, kayıp ve cinayet için hedef aldığını görmenizi istiyoruz.

Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, bu soruna bulunacak her türlü çözüm acil ve kalıcı bir ateşkesle başlamalıdır. İsrail ve Hamas arasında bir ateşkes anlaşması üzerinde çalıştığınızı takdir ediyoruz, ancak bariz bir gerçeği gözden kaçırdınız: ABD, İsrail'e silah sevkiyatını durdurarak ve hem İsrail'e hem de tüm Filistinli silahlı gruplara yönelik uluslararası bir silah ambargosuna katılacağımızı duyurarak savaşan taraflara ateşkes dayatabilir. Geçtiğimiz yıl boyunca pek çok kişinin size defalarca söylediği şeyin altını çiziyoruz: Amerikan hukuku bu konuda son derece nettir, İsrail'i silahlandırmaya devam etmek yasadışıdır.

Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, Gazze'de tüm İsrailli ve Filistinli rehinelerin serbest bırakılması da dahil olmak üzere kalıcı bir ateşkes sağlanana ve İsrail-Filistin çatışmasına iki taraf arasında kalıcı bir çözüm bulunana kadar İsrail Devleti'nden askeri, ekonomik ve diplomatik desteği derhal çekmenizi ve İsrail ve tüm Filistinli silahlı gruplara yönelik uluslararası silah ambargosuna katılmanızı istiyoruz. Başkan Yardımcısı Harris, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir sonraki muhtemel başkanı olarak, böyle bir politikayı desteklediğinizi kamuoyuna açıklamanızı ve siyasi açıdan elverişsiz olsa bile Amerika Birleşik Devletleri yasalarına uymakla yükümlü olduğunuzu kamuoyuna ifade etmenizi istiyoruz.

Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, bizler akıl almaz suçlara tanıklık etmiş 99 Amerikalı doktor ve hemşireyiz. Desteklemeye devam etmek istediğinize inanamadığımız suçlar. Lütfen gördüklerimizi ve Orta Doğu'daki Amerikan politikasının neden derhal değişmesi gerektiğini tartışmak üzere bizimle bir araya gelin.

Bu arada, 25 Temmuz 2024 tarihli mektubumuzda yazdıklarımızı yineliyoruz:

Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı derhal yeniden açılmalı ve tanınmış uluslararası insani yardım kuruluşlarının serbestçe yardım ulaştırmasına izin verilmelidir. Yardım teslimatlarının güvenlik taraması İsrail güçleri yerine bağımsız bir uluslararası denetim rejimi tarafından yapılmalıdır. Bu taramalar açık, net ve yayınlanmış bir yasaklı maddeler listesine dayanmalı ve işgal altındaki Filistin topraklarında BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi tarafından doğrulandığı üzere, yasaklı maddelere itiraz etmek için açık ve bağımsız bir uluslararası mekanizma bulunmalıdır.

UN Water tarafından onaylanan ve insani bir acil durumda Sphere El Kitabı'nda asgari olarak belirtilen kişi başına günlük 15 litre içilebilir su tahsisi Gazze halkına tahsis edilmelidir.

Tıbbi ve cerrahi uzmanlar ile tıbbi ve cerrahi ekipmanların Gazze Şeridi'ne tam ve kısıtlamasız erişimine yeniden başlanmalıdır. Bu, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da onaylandığı üzere, uygun şekilde saklanmaları, steril olmaları ve zamanında teslim edilmeleri için sağlık çalışanlarının kişisel bagajlarında taşınan malzemeleri de içermelidir. İnanılmaz bir şekilde İsrail, Amerikan vatandaşları da dâhil olmak üzere Filistin kökenli sağlık çalışanlarının Gazze'de çalışmasını engellemeye devam etmektedir. Bu durum, “tüm insanlar eşit yaratılmıştır” şeklindeki Amerikan idealiyle alay etmekte ve hem ulusal ideallerimizi hem de mesleğimizi aşağılamaktadır. Bizim işimiz hayat kurtarmaktır. Gazze'deki Filistinli sağlıkçı meslektaşlarımız yardıma ve korunmaya muhtaç ve her ikisini de hak ediyorlar.

Bizler politikacı değiliz. Tüm cevaplara sahip olduğumuzu iddia etmiyoruz. Bizler sadece Gazze'de gördüklerimiz karşısında sessiz kalamayan şifa uzmanlarıyız. İsrail'e silah ve mühimmat sağlamaya devam ettiğimiz her gün, kadınların bombalarımızla parçalandığı ve çocukların kurşunlarımızla öldürüldüğü bir başka gündür.

Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Harris, size sesleniyoruz: bu çılgınlığa şimdi son verin!

Saygılarımızla,

https://www.gazahealthcareletters.org/usa-letter-oct-2-2024

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sri Lanka'da cumhurbaşkanı seçilen Anura Kumara Dissanayake kimdir?

Tamil Guardian 20 Eylül 2024 Janatha Vimukthi Peramuna (JVP [Türkçesi: Halkın Kurtuluş Cephesi -ç.n.]) ve Ulusal Halk Gücü (NPP) adayı Anura Kumara Dissanayake, ilk olarak 2000 parlamento seçimlerinde milliyetçi liste üzerinden parlamentoya girmiştir. Başlangıçta dönemin Kumaratunga yönetimini destekleyen JVP, 2002 yılında LTTE [Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları -ç.n.] ile yapılan barış müzakerelerine karşı çıkarak katı Sinhala [Sri Lanka'daki hakim ulus - ç.n.] milliyetçileri ile aynı safta yer aldı. Parti 2004 yılında açıkça ateşkes karşıtı bir platformda kampanya yürüterek ve Mahinda Rajapaksa [2009 yılında Tamil halkına karşı soykırımcı bir savaş yürüten dönemin cumhurbaşkanı - ç.n.] ile Birleşik Halk Özgürlük İttifakı (UPFA) olarak bilinen bir ittifak kurarak öne çıktı.  JVP savaş suçlarına yönelik uluslararası soruşturmalara, Tamillerle otorite paylaşımına sürekli olarak karşı çıkmış ve soykırım kampanyası sırasında Sri Lanka ordusunu desteklemiştir. Sri Lanka Anayasasında 13.

'Soykırım Soyluları': ABD'li silah şirketlerinin yöneticileri üniversitelerin ve kültürel kurumların yönetim kurullarında yer alıyor

“Bu araştırma, şirketlerin kâr amaçlı savaş makinesinin yüksek öğrenim ve kültür kurumlarımızda ne kadar yerleşik olduğunu ortaya koyuyor” Çarşamba günü üç insan hakları grubu “Soykırım Soyluları” olarak adlandırdıkları silah şirketi yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri ile “bu kişileri şu anda yönetim kurullarında veya diğer önemli rollerde barındıran 54 müze, kültür kuruluşu, üniversite ve kolej”i teşhir eden yeni bir interaktif girişimi duyurdu. Adalah Adalet Projesi, LittleSis ve Irk ve Ekonomi Eylem Merkezi'nden (ACRE) oluşan koalisyon, ABD destekli İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım suçlamasıyla yargılandığı Gazze'ye yönelik devam eden imha savaşı sırasında “altı savunma şirketinin yönetim kurulu üyelerinin eğitim ve kültür kurumlarıyla bağlantılarını” ayrıntılı olarak ortaya koyan bir harita ve veri tabanı yayınladı. "İsrail, Soykırım Soyluları araştırmasında yer alan şirketler tarafından üretilen bomba ve silahları kullanarak Ekim 2023'

Türkiye Gazze'ye gidecek Özgürlük Filosu'nu serbest bırakmalı

Sai Englert (jacobin.com) Gazze'ye 5,000 ton yardım taşıyan Özgürlük Filosu yaklaşık altı aydır bir Türk limanında bekletiliyor. Türkiye hükümeti Filistinlileri desteklediğini iddia ediyor ancak kuşatma altındaki Gazzeliler'e hayati yardımların ulaşmasına izin vermek yerine Batı'nın baskısına boyun eğiyor. Özgürlük Filosu Nisan ayından bu yana Türkiye'nin Haydarpaşa limanında mahsur kalmış durumda. Üç gemiden oluşan ve dünyanın dört bir yanından gelen beş yüz Filistin dayanışma aktivistinin görev yaptığı filo, Gazze'deki Filistin halkına gönderilmek üzere beş bin ton insani yardım taşıyor. İsrail ile Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki müttefiklerinin baskısına boyun eğen Türk hükümeti gemilerin yola çıkmasını engelliyor. Bu kararın hiçbir yasal dayanağı yoktur. Aslında Türkiye'nin eylemleri, seyrüsefer özgürlüğünü garanti altına alan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (UNCLOS) yanı sıra tüm imzacı tarafları, sivil toplum kuruluşları