Ana içeriğe atla

Almanya Büyük ve Korkutucu Bir Ordu Kuruyor

The Economist, 4 Haziran 2025

Bu kez davetliydiler. 22 Mayıs’ta, bir zamanlar Naziler tarafından işgal edilen Litvanya’nın başkenti Vilnius’un sokaklarında Alman tankları ilerlerken halk onları alkışlarla karşıladı. Belediye otobüsleri, NATO müttefikleri arasındaki kardeşlik bağlarını selamlayan mesajlarla doldu. Yine de, Bundeswehr’in bando takımı “Prusya’nın Şanı”nı çalmaya başladığında, Alman ordusunun 45. Panzer Tugayı’nın açılış töreni için toplanan bazı Alman yetkililer bir huzursuzluk hissetti. Ancak Litvanyalı mevkidaşlarının gülümseyen yüzlerini görünce rahatladılar.

2027 yılına kadar 5.000 personele ulaşması planlanan zırhlı tugay, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gerçekleştirdiği ilk kalıcı yurtdışı konuşlandırmasıdır. Bu, 1990’dan sonraki dönemde barışın getirilerinden tam olarak faydalanan, kendi ordusu küçülürken Amerika’nın korumasına sığınan ve Rusya ile ticari ilişkilerini derinleştiren bir ülkenin geçirdiği olağanüstü dönüşümün en belirgin göstergesidir. Litvanya kararı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra dönemin şansölyesi Olaf Scholz’un başlattığı güvenlik politikasındaki “dönüm noktası” (Zeitenwende) çerçevesinde 2023 yılında alınmıştı. Scholz’un başlattığı - Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) tahminine göre - 100 milyar avroluk (114 milyar dolarlık) savunma harcaması çılgınlığı, Almanya’yı dünyanın en büyük dördüncü savunma bütçesine sahip ülke haline getirmiş durumda.

Daha fazlası da yolda. Almanya’nın mali bir cenderesi olan borç freni uygulamasını gevşetme yönündeki son kararıyla güç kazanan yeni hükümet, savunma harcamalarını daha da artırmayı planlıyor. Gerçekten de yeniden silahlanma, hükümetin temel hedefi haline gelmek üzere. Şansölye Friedrich Merz, Bundeswehr’i “Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusu” haline getirmeyi amaçladığını söylüyor. Ayrıca, Almanya’nın bu ayki NATO zirvesinde, GSYİH’nin %3,5’i doğrudan savunmaya, %1,5’i ise ilgili altyapıya ayrılmak üzere toplam %5’lik yeni bir uzun vadeli harcama hedefini kabul edeceğini de işaret etti. Bu hedef, bugünkü üretim seviyelerine göre yıllık 215 milyar avroya denk geliyor. (NATO zirvesinin ardından bütçe açıklanacak.) Litvanyalılar gibi Almanya’nın neredeyse tüm müttefikleri, ülkenin Avrupa güvenliğine nihayet kararlılıkla yönelmesinden memnun. Almanlar da, tarihten miras bir sızı eşliğinde, ağır aksak o noktaya doğru ilerliyor.

Silahlı kuvvetlerin komutanı General Carsten Breuer’in dediği gibi, Scholz’un fonu esasen “yoldaki çukurları yamadı”, fakat yapılacak daha çok iş var. Yaklaşan harcama dalgası, Almanya’nın NATO’nun “kritik belkemiği” olma rolünü pekiştirmeyi hedefliyor. Öncelikler arasında hava savunmasının güçlendirilmesi, mühimmat stoklarının yeniden doldurulması ve uzun menzilli hassas vuruş kabiliyetlerinin inşası yer alıyor. Yetkililerin öncelikleri net.Kara Kuvvetleri Komutanı General Alfons Mais, Alman savunma sanayisini seri üretime odaklanmaya çağırarak “Zaman hayati önem taşıyor” diyor. Kulislere göre, “stratejik özerklik” adına Amerika gibi ülkelerden hazır alınabilecek çözümler yerine yerli ya da Avrupa sanayisini büyütme fikrine kuşkuyla bakılıyor. General Mais, “Yurt içinde gecikme veya teslimat sorunları yaşarsak, ufku geniş tutup kimin teslim edebileceğine bakmak daha iyidir” diye ekliyor.

Bazıları, Almanya’nın Ukrayna’daki insansız hava aracı sürülerinden ve “şeffaf” savaş alanlarından yeterince ders çıkarmadığından endişeli. Eski Savunma Bakanlığı yetkilisi Nico Lange, “Almanya’da teknoloji harika” diyor. “Ama siyasetçiler bunu nasıl kullanacaklarını bilmiyor.” Kimse, hızla demode olacak droneları depolayıp “düne ait bir savaşı” sürdürmek istemiyor. Ancak planlamacılar da Almanya’nın eski sistemlere aşırı bağımlı kalmamasını güvence altına almak zorunda. Yapay zekâ destekli kara, hava ve deniz sistemleri geliştiren bir şirket olan Helsing’in eş CEO’su Gundbert Scherf, “Özel sermayeyle beslenen, piyasa güdümlü, bir yerde başarısız olup başka bir yerde başarı yakalayabilen yenilikçi bir savunma sanayisine ihtiyacımız var” diyor.

Bundeswehr’i modernize etmek, ağır aksak işleyen planlama ve tedarik bürokrasisini de ele almak anlamına geliyor. Merz, borç freni kuralını değiştirmeyi önerirken Avrupa’da barış ve özgürlüğü korumak için “ne gerekiyorsa yapacağını” söylemişti. Ancak düşünce kuruluşu German Marshall Fund’dan Claudia Major’un işaret ettiği üzere, önce para musluklarını açmak reform baskısını kaçınılmaz olarak azaltıyor. Almanya Federal Sayıştayı da, yönetim kademesi “aşırı şişkin” hâle geldiğini belirttiği Bundeswehr’de “kapsamlı değişiklikler” talep etti. Pek çok uzman bu teşhisi paylaşıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı General Mais yakınarak şöyle diyor: “Tedarik süreci çok uzun. Sözleşmeye imza atmak bir şeydir, o malzemeyi askerlere ulaştırmak bambaşka bir şeydir.”

Almanya’nın bürokratik prosedürlerini “altın kaplama”ya çevirerek - örneğin tankların hamile personel tarafından da kullanılabilmesini şart koşacak kadar ağır gereklilikler dayattığı -  sıkça yakınma konusu oluyor. Alman Sanayicileri Birliği’nin güvenlik politikaları sorumlusu Matthias Wachter, “Bugün %80’lik bir çözüm, beş yıl sonra gelecek %100’lük çözümden iyidir,” diyor. Ukrayna’da etkinliğini kanıtlayan Alman yapımı IRIS-T hava savunma sistemi bile, ülkede hizmete girebilmek için hâlen test sürecinden geçiyor.

Bu tıkanıklıkları aşma görevi, dobra dili onu Almanya’nın en popüler siyasetçisine dönüştüren Savunma Bakanı Boris Pistorius’a düşüyor. Yine de herkes onun Bundeswehr’in hantallığıyla gereken sabır ve ciddiyetle boğuşabileceğine ikna olmuş değil. Bundestag Savunma Komisyonu’ndaki Yeşiller Partisi milletvekili Sara Nanni, “Yıllardır gördüğümüz en iyi bakan o,” diyor ve ekliyor: “Ama bazen biraz yüzeysel kalabiliyor.” Görkemli adıyla dikkat çeken Planlama ve Tedarik Hızlandırma Yasası (Planungs- und Beschaffungsbeschleunigungsgesetz) bazı kuralları gevşetmeyi hedefliyor; fakat sistemi yalnızca makyajlamak muhtemelen yetmeyecek. Pistorius’un istediği gibi, Almanlar kendilerini kriegstüchtig - yani “savaşa hazır” - hâle getirmeye hazır mı? Askerî güce karşı hâlâ temkinli duran ve Covid-19 yıllarında açılan toplumsal yarıkların yeniden derinleşmesinden paranoyakça kaçınan Şansölye Scholz, söyleminde ihtiyatlı kaldı, Ukrayna’ya desteğinde ise ağır ilerledi. Bay Merz çok daha keskin bir ton tutturuyor. Yine de eski refleksler sürüyor; Almanya’daki onlarca üniversite, askerî araştırmalar için devlet fonu kabul etmey e dair kendi kendileirne koydukları yasak hala yürürlükte. German Marshall Fund’dan Claudia Major, Ukrayna “kirli bir ateşkese” zorlanırsa Rusya ile diplomasi ve yumuşama çağrılarının ivme kazanacağından ve son yıllarda oluşan momentumun heba olacağından kaygı duyuyor.

Şimdiye kadar- belki de borç freni kuralını esnetmek Almanya’nın “silah mı, tereyağı mı” ikilemini yaşamasını önlediği için- seçmenler büyük ölçüde bu değişiklikleri destekledi. Ordunun toplumdaki algısı da değişiyor. Askerler, artık günlük yaşamda kendilerine gösterilen saygıya şaşkınlıkla karşılık veriyor. Bir teğmen adayı şöyle diyor: “Bazen sokakta insanlar beni durdurup ‘Hizmetiniz için teşekkür ederiz’ diyor-tıpkı Amerika’da olduğu gibi!”

Almanya için daha zorlu bir sınav, 2011 yılında Angela Merkel döneminde askıya alınan zorunlu askerlik hizmetinin yeniden başlatılması üzerine ciddi bir tartışma başladığında yaşanacak. Bundeswehr, asker sayısını 180.000’in üzerine çıkarmakta zorlanıyor; bu sayı, NATO zirvesinden sonra artırılması beklenen mevcut 203.000 hedefinin bile gerisinde. Almanya’nın NATO taahhütleri göz önüne alındığında, General Carsten Breuer, 2029 yılına kadar -yedekler dâhil- 100.000 ek askere ihtiyaç duyulacağını öngörüyor.

Şimdilik Merz hükümeti, 18 yaşındaki erkeklere zorunlu yoklama anketleri göndererek bu hedefe ulaşmayı umuyor (kadınlara da uygulanabilmesi için anayasa değişikliği gerek). Bu adım, Almanya’nın dökülen kışlalarını onarmak ve daha büyük bir ordu için gereken askerî eğitmenleri işe almak için zaman kazandıracak. Bununla birlikte, zorunluluk içeren bir sistemden kaçınmanın mümkün olduğuna neredeyse kimse inanmıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mais, “Bu tartışmayı mutlaka yapacağız” diyor. Anketler, Almanların çoğunun zorunlu askerliğin geri getirilmesini desteklediğini ortaya koyuyor; bekleneceği üzere en düşük destek gençler arasında.

Önlerinde uzun bir yol var

Almanya'nın yaşadığı çeşitli sancılar, Polonya sınırındaki doğu kenti Görlitz’te düzenlenen “Zeitenwende on Tour” etkinliğinde gün yüzüne çıktı. Seçmenlerin neredeyse yarısının aşırı sağcı, Rusya yanlısı Almanya için Alternatif (AfD) partisini desteklediği bu kentte, eski Savunma Bakanlığı yetkilisi Nico Lange, saldırgan bir dinleyici kitlesi önünde yeniden silahlanma konulu bir tartışmayı yönetti. Bazı katılımcılar öfkeyle Ukrayna savaşının suçunu NATO’nun genişlemesine yüklerken, kimileri silah sanayisinin kâr hırsına sert eleştiriler yöneltti. Ancak nöyle düşünmeyenler de vardı. Yeniden silahlanmayı desteklemek için Dresden’den arabayla gelen bir hastane çalışanı olan Andre, bu konunun iş yerinde meslektaşlarını ikiye böldüğünü söylüyor. “Bu işe hükümet en başından başlamalıydı,” diyor üç yılı aşkın süredir bu mesajı Alman halkına anlatmaya çalışan Lange. Bu kolay bir görev değil - hele ki Almanlardan şimdi, başka ülkeler adına fedakârlık yapmaları isteniyorken. Vilnius’taki konuşmasında Merz, “Litvanya’nın güvenliği, bizim de güvenliğimizdir,” diyerek Almanya’nın NATO taahhütlerini açıkça dile getirdi. Bu sözler, aynı zamanda sıradan Alman vatandaşlarından da ciddi fedakârlıklar beklenebileceğinin işaretini taşıyordu. Belki de bu mesaj, ancak şimdi toplumda yankı bulmaya başlıyor.

kaynak: https://archive.is/aDuuf  

çeviri: Dünya Yanarken 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Halep'in Düşüşünün Ardındaki Hikaye

New Lines Magazine 2 Aralık 2024 Hassan Hassan, Michael Weiss New Lines, şehrin çarpıcı bir şekilde ele geçirilmesine yol açan özel ayrıntıları açıklıyor Halep asla düşmeyecek gibiydi.  Türkiye destekli iki gücün son beş gün içinde yürüttüğü çarpıcı bir taarruz, Suriye'nin ikinci büyük kenti ve sanayi merkezinin ele geçirilmesiyle sonuçlandı ve Esad karşıtı daha kalabalık ve daha iyi kaynaklara sahip isyancıların asla başaramadığını bir hafta içinde başardı. Ancak Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Suriye Ulusal Ordusu (SNA) kendilerini komşuları arasındaki çatışmaların, Ankara'daki fırsatçı bir haminin, ABD'deki son seçimlerin ve Şam'daki iç savaş, yaptırımlar ve yolsuzlukla zayıflamış bir hanedan diktatörlüğünün faydalanıcıları olarak buldular. HTŞ ve DSG, Halep'in daha büyük bir bölümünü ele geçirmek, rejimden daha fazla bölge koparmak ve İdlib'deki bölgelerini Suriye Hava Kuvvetleri'nin bombardımanından korumak için hazırlık yapıyordu. Geçtiğimiz Çarşamba günü...

İran lideri Amerika'nın sallantıdaki rejimini kurtarabileceğini umuyor

The Economist 07.05.2025 ... İran ve Amerika arasında İslam Cumhuriyeti'nin nükleer programına ilişkin görüşmeler dördüncü turuna giriyor. Görüşmeler, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoklarının sınırlandırılması konusunda 2015 yılında Ortak Kapsamlı Eylem Planı'na (JCPOA) yol açan görüşmelerle büyük ölçüde aynı zemini kapsıyor. Ancak süreç ve üslup eskisinden temelden farklı. O zaman İran yedi dünya gücü ile müzakere ediyordu. Bugün ise sadece Amerika ile. On yıl önce İran'ın elitleri bölünmüş durumdaydı. Şimdi ise dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in arkasında birleşmiş durumdalar. Önceden, Bay Hamaney şüpheciydi. Bugün ise görüşmelerin denetleyicisi ve savunucusu. Bir zamanlar onun muhafız birliği olan Devrim Muhafızları kendilerini herhangi bir anlaşmanın kurbanı olarak görüyordu. Bugün ise bundan kazançlı çıkmayı umuyorlar. İran sokakları bu değişimi yansıtıyor. Büyük Şeytan'ın sembolleri birer birer yok oluyor. Devrimcilerin eski kalesi Tahran Üniversites...

Savaşlar dünyası

german-foreign-policy.com Yeni SIPRI sıralaması: Almanya'nın en büyük silah üreticileri 2023 yılında küresel ortalamadan çok daha hızlı büyüdü. Çin'e karşı Batı'nın Asyalı müttefikleri de hızlı silahlanma artışı gösteriyor. 3 Aralık 2024 BERLİN (german-foreign-policy.com haberi) - Almanya'nın en büyük silah üreticileri 2023 yılında küresel ortalamanın önemli ölçüde üzerinde hızlı bir büyüme kaydetti. Bu bulgu, Stockholm merkezli araştırma enstitüsü SIPRI [Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü -ç.n.] tarafından dün (Pazartesi) yayınlanan son dünyanın en büyük yüz savunma şirketi sıralamasından ortaya çıkıyor. Sadece dört Alman şirketi - Rheinmetall, ThyssenKrupp, Hensoldt ve Diehl - SIPRI sıralamasında yer alabiliyor. Ancak bunun nedeni, Almanya'nın savunma sanayisinin, Mittelstand olarak bilinen küçük ve orta ölçekli işletmelerin ağırlıklı olduğu bir yapıya sahip olmasıdır. Bununla birlikte, en büyük dört Alman şirketi geçen yıl gelirlerini yüzde 7,5 ...