Ana içeriğe atla

Erdoğan'ın kumarı: Türkiye Doğu Akdeniz'de hakimiyet için Libya'ya oynuyor

Al-Monitor

Ezgi Akın

25 Temmuz 2025

ANKARA - Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı Saddam Hafter'in bu hafta Türkiye'ye dört ay içinde ikinci ziyaretini gerçekleştirmesi, Ankara'nın Libya'nın doğusunda yerleşik hükümetle ilişkilerini geliştirme yolunda attığı bir başka adıma işaret ediyor.

Ziyaret, Libya'nın doğu merkezli parlamentosunun, Ankara'nın 2019'da Trablus ile imzaladığı ve Doğu Akdeniz'deki hatları yeniden çizerek Türkiye'nin ihtilaflı münhasır ekonomik bölgelerde hak iddia etmesine olanak tanıyan tartışmalı deniz anlaşmasını onaylama ihtimalini daha da artırdı.

Libya'nın doğusunun fiili yöneticisi Halife Hafter'in oğlu Saddam Hafter Çarşamba günü İstanbul'da düzenlenen bir savunma fuarı çerçevesinde Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile bir araya geldi. Hafter'in ziyareti, doğu merkezli Libya parlamentosunun geçtiğimiz ay, daha önce reddettiği deniz anlaşmasının onaylanmasını değerlendirmek üzere bir parlamento komitesi kurma kararının ardından gerçekleşti. Olası bir onay Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki tartışmalı iddialarını güçlendirebilir. 

Türkiye'nin Libya'daki rolü 

Libya'da 2011 yılında NATO destekli bir ayaklanmayla diktatör Muammer Kaddafi'nin devrilmesinin ardından patlak veren iç savaş, Halife Hafter'in doğudaki güçlerini Trablus'taki rakip gruplarla karşı karşıya getirdi. BM arabuluculuğunda 2020 yılında sağlanan ateşkesle büyük çatışmalar durmuş olsa da ülke, Trablus'ta Başbakan Abdul Hamid Dibeybe liderliğindeki BM tarafından tanınan Ulusal Birlik Hükümeti (GNU) ile yaşlı Hafter ve Libya Ulusal Ordusu (LNA) tarafından etkin bir şekilde kontrol edilen rakip doğu yönetimi arasında bölünmüş durumda.

Türkiye 2019'da Libya'daki iç savaşa, o dönemde Fayez al-Sarraj tarafından yönetilen Trablus merkezli hükümetteki ortaklarını desteklemek ve Doğu Akdeniz'deki iddialarını genişletmek için bir deniz anlaşması sağlamak amacıyla müdahale etti. Batılı güçlerin en büyük askeri destekçisi olan Türkiye, aynı yıl Trablus'un Hafter'in başkent kuşatmasını kırmasına yardım ederek iç savaşta dengeleri değiştirdi ve ateşkesin yolunu açtı. 

Ancak 2020'nin sonlarına doğru Ankara, Trablus'taki rakip liderlikle bağlarını sürdürürken ülkenin doğu merkezli hükümetiyle ilişki kurmaya başladı.

Uluslararası Kriz Grubu'nun (International Crisis Group) Libya kıdemli analisti Claudia Gazzini Al-Monitor'a şöyle konuştu: ”Türk yetkililerin Hafter'e ‘savaş suçlusu’ dediği günleri hâlâ hatırlıyorum. Bugün geldiğimiz noktada, Doğu'da düzenli olarak varlık gösteriyorlar ve Hafter'ler Türkiye'deki askeri gösterilere davet ediliyorlar."

Ankara'nın değişen hesapları

Türkiye'nin Libya'daki geri dönüşü, 2019 yılında Trablus ile imzaladığı ve deniz sınırlarını yeniden çizen tartışmalı anlaşmayla desteklenen Doğu Akdeniz'deki daha geniş hedefleriyle yakından bağlantılı. Anlaşma, Türkiye'nin potansiyel enerji zengini sular üzerinde hak iddia etmesine olanak tanıyarak Yunanistan'ın Kıbrıs ve Mısır ile münhasır ekonomik bölgelerini belirleme planlarını bozuyor.

Anlaşma, Türkiye ile Libya arasında etkili bir deniz koridoru oluşturarak Ege Denizi'ndeki Yunan adalarının kıta sahanlığı iddialarını geçersiz kıldı. 

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nden Soner Çağaptay Al-Monitor'a şu değerlendirmeyi yaptı: ”Türkiye'nin Libya'ya yönelik eylemlerinin neredeyse tamamı Doğu Akdeniz'deki büyük güç rekabeti bağlamında yorumlanmalı." 

Çağaptay'a göre Ankara Libya'yı Akdeniz'de Türkiye'ye açık denizlere erişim imkânı sağlayan kilit bir müttefik olarak görüyor.

Libya'nın doğu merkezli parlamentosu tarafından onaylanması halinde anlaşma tüm ülke için yasal bağlayıcılık kazanacak, böylece otoritesi sadece bir grubun ötesine geçerek anlaşmanın meşruiyetini artıracak. 

Çağaptay, Türkiye'nin denizcilik vizyonu için parlamentonun desteğine ihtiyacı olduğunu bilerek Libya'nın doğusuna yönelik cazibe atağına başladığını söyledi. 

Bu çabanın bir parçası olarak Türk Hava Yolları, Libya'daki iç savaşın durma noktasına getirdiği Bingazi'ye doğrudan uçuşlarına 2014 yılından bu yana ilk kez Ocak ayında yeniden başladı. Genç Hafter ilk resmi ziyaretini kısa bir süre sonra Nisan ayında Ankara'ya yaptı. Bu yumuşama ekonomik olarak da meyvelerini verdi ve Türk şirketleri yavaş yavaş Libya'nın doğusundaki imar ve enerji sektörlerine yeniden girmeye başladı.

Bingazi'den manzara 

Yine de analistlere göre Bingazi'nin denizcilik anlaşmasından geri adım atarak uzun süredir rakibi olan Trablus'la aynı çizgiye gelmesi sürpriz oldu. 

Trablus merkezli Sadeq Enstitüsü'nün kurucusu Anas El Gomati Al-Monitor'a yaptığı değerlendirmede Rusya'yla birlikte ülkedeki en büyük yabancı askeri varlıklardan birine sahip olan Türkiye'yle ilişkileri geliştirmek istemenin ötesinde “Hafter denizcilik anlaşmasını çok yönlü bir koz olarak kullandı” diyor. 

“Onay ihtimali... Türkiye'nin [Doğu Akdeniz'deki] nüfuzunu sınırlamak için yatırım yapan Avrupa başkentlerini alarma geçiriyor” diyen Gomati'ye göre bu da “Bingazi merkezli hükümete Brüksel'den diplomatik tanınma ve ekonomik tavizler koparmak için fırsatlar yaratıyor.” 

Avrupa Birliği tarafından tanınma arayışının yanı sıra Bingazi, kevgire dönmüş sınırlarında tehdit oluşturan aşırılık yanlısı gruplara karşı Avrupalı güçlerle daha fazla güvenlik işbirliği de istiyor. 

Yavaş yavaş değişen dinamiklerin bir işareti olarak Hafter, 13 Temmuz'da Bingazi'de Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis ile bir araya gelerek deniz anlaşması ve göç konularını görüştü.

Gomati bu gelişmelerin “Türkiye'ye Libya'nın doğusunun bir engelden ziyade değerli bir stratejik varlık olabileceğini gösterdiğini ve Hafter'i Doğu Akdeniz dinamiklerinde bir oyun kurucu olarak konumlandırdığını” sözlerine ekledi.

AB'nin etkisi azalıyor, Türkiye'nin kazanımları artıyor 

Al-Monitor'a konuşan İstanbul Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen'e göre anlaşmanın onaylanması “Türkiye için siyasi bir kazanç” olacak ve ilk imzada olduğu gibi bölgesel bir fırtınaya yol açması beklenmiyor. 

Anlaşma o dönemde sadece Hafter liderliğindeki doğu güçleri ve anlaşmayı toptan reddeden Yunanistan'ın değil LNA'nın güçlü uluslararası destekçilerinin de tepkisini çekmişti: Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rusya. Türkiye'nin Müslüman Kardeşler'e verdiği destek ve Doğu Akdeniz'deki saldırgan tutumu onu Arap dünyasının çoğundan izole etti ve AB ile anlaşmazlığa düşürdü. 

Bu arada AB, Yunanistan ve Kıbrıs ile ihtilaflı sularda enerji aramaları nedeniyle Ankara'ya yaptırım uyguladı ve Türkiye ile blok arasındaki gümrük birliği anlaşmasının modernizasyonu müzakerelerini durdurdu. Ankara, bazı bölgelerin kendi denizcilik anlaşmasının yetki alanına girdiğini savunarak faaliyetlerin yasal olduğunda ısrar etti. 

Ankara, uluslararası izolasyonunu kırmak ve nakit sıkıntısı çeken ekonomisine kaynak yaratmak amacıyla tartışmalı sulardaki arama faaliyetlerini durdurdu ve önemli Arap başkentleriyle bağları artan ekonomik işbirliği sayesinde iyileşmeye başladı.

Onay için yapılan bu girişim, Washington'un Avrupa'ya yönelik uzun vadeli güvenlik taahhütlerine ilişkin şüphelerin sürdüğü bir ortamda, Avrupalı güç merkezlerinin NATO'nun en büyük ikinci daimi ordusuna sahip olan Türkiye ile bağlarını derinleştirmeye çalıştığı bir döneme denk geliyor.

Haziran ayında, AB liderleri, Yunanistan ve Kıbrıs'ın isteği üzerine, deniz anlaşmasının “yasal olarak geçersiz” olduğunu söyledi.Ancak AB, Ankara- Trablus anlaşmasına resmi muhalefetini sürdürürken, Ankara'nın son dönemdeki açılımları hem Atina hem de Brüksel ile gerilimi azalttığından, Türkiye Brüksel'in bu kez güçlü bir mücadele vereceğine inanmıyor.

Ayrıca Hafter, AB'nin Kuzey Afrika'dan ve özellikle de Libya'nın doğusundan gelen göçü engellemek için Libya'nın -özellikle de doğudaki hükümetin- işbirliğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Avrupa başkentlerinden daha fazla karta sahip. 

Erdoğan Libya'da iki taraflı oynayabilir mi? 

Ankara'nın Bingazi ile artan bağları, son zamanlarda Trablus'taki milis çatışmaları ve yolsuzluk yüzünden artan halk protestoları nedeniyle otoritesine giderek daha fazla meydan okunan GNU lideri Başbakan Dibeybe için kötü haber anlamına geliyor. 

Ancak Dibeybe'nin ülke içindeki meşruiyetinin azalmasına rağmen Ankara şimdilik Trablus'la arasına mesafe koymaya niyetli görünmüyor. 

Al-Monitor'a konuşan ve adının açıklanmasını istemeyen bir Türk Dışişleri Bakanlığı kaynağı “Türkiye'nin Libya'ya yaklaşımı toprak bütünlüğü ve siyasi birliğin sağlanması hedefiyle şekilleniyor” dedi. 

“Biz ‘tek Libya’ ilkesi doğrultusunda hareket ediyoruz” diyen kaynak, Ankara'nın savaştan harap olmuş ülkede ulusal birliğin sağlanması için BM öncülüğünde yürütülen çabalara bağlılığını ifade etti.

kaynak: https://archive.is/H2U5U
çeviri: Dünya Yanarken

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Halep'in Düşüşünün Ardındaki Hikaye

New Lines Magazine 2 Aralık 2024 Hassan Hassan, Michael Weiss New Lines, şehrin çarpıcı bir şekilde ele geçirilmesine yol açan özel ayrıntıları açıklıyor Halep asla düşmeyecek gibiydi.  Türkiye destekli iki gücün son beş gün içinde yürüttüğü çarpıcı bir taarruz, Suriye'nin ikinci büyük kenti ve sanayi merkezinin ele geçirilmesiyle sonuçlandı ve Esad karşıtı daha kalabalık ve daha iyi kaynaklara sahip isyancıların asla başaramadığını bir hafta içinde başardı. Ancak Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Suriye Ulusal Ordusu (SNA) kendilerini komşuları arasındaki çatışmaların, Ankara'daki fırsatçı bir haminin, ABD'deki son seçimlerin ve Şam'daki iç savaş, yaptırımlar ve yolsuzlukla zayıflamış bir hanedan diktatörlüğünün faydalanıcıları olarak buldular. HTŞ ve DSG, Halep'in daha büyük bir bölümünü ele geçirmek, rejimden daha fazla bölge koparmak ve İdlib'deki bölgelerini Suriye Hava Kuvvetleri'nin bombardımanından korumak için hazırlık yapıyordu. Geçtiğimiz Çarşamba günü...

Sri Lanka'da cumhurbaşkanı seçilen Anura Kumara Dissanayake kimdir?

Tamil Guardian 20 Eylül 2024 Janatha Vimukthi Peramuna (JVP [Türkçesi: Halkın Kurtuluş Cephesi -ç.n.]) ve Ulusal Halk Gücü (NPP) adayı Anura Kumara Dissanayake, ilk olarak 2000 parlamento seçimlerinde milliyetçi liste üzerinden parlamentoya girmiştir. Başlangıçta dönemin Kumaratunga yönetimini destekleyen JVP, 2002 yılında LTTE [Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları -ç.n.] ile yapılan barış müzakerelerine karşı çıkarak katı Sinhala [Sri Lanka'daki hakim ulus - ç.n.] milliyetçileri ile aynı safta yer aldı. Parti 2004 yılında açıkça ateşkes karşıtı bir platformda kampanya yürüterek ve Mahinda Rajapaksa [2009 yılında Tamil halkına karşı soykırımcı bir savaş yürüten dönemin cumhurbaşkanı - ç.n.] ile Birleşik Halk Özgürlük İttifakı (UPFA) olarak bilinen bir ittifak kurarak öne çıktı.  JVP savaş suçlarına yönelik uluslararası soruşturmalara, Tamillerle otorite paylaşımına sürekli olarak karşı çıkmış ve soykırım kampanyası sırasında Sri Lanka ordusunu desteklemiştir. Sri Lanka Anayasasında 13....

'Soykırım Soyluları': ABD'li silah şirketlerinin yöneticileri üniversitelerin ve kültürel kurumların yönetim kurullarında yer alıyor

“Bu araştırma, şirketlerin kâr amaçlı savaş makinesinin yüksek öğrenim ve kültür kurumlarımızda ne kadar yerleşik olduğunu ortaya koyuyor” Çarşamba günü üç insan hakları grubu “Soykırım Soyluları” olarak adlandırdıkları silah şirketi yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri ile “bu kişileri şu anda yönetim kurullarında veya diğer önemli rollerde barındıran 54 müze, kültür kuruluşu, üniversite ve kolej”i teşhir eden yeni bir interaktif girişimi duyurdu. Adalah Adalet Projesi, LittleSis ve Irk ve Ekonomi Eylem Merkezi'nden (ACRE) oluşan koalisyon, ABD destekli İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım suçlamasıyla yargılandığı Gazze'ye yönelik devam eden imha savaşı sırasında “altı savunma şirketinin yönetim kurulu üyelerinin eğitim ve kültür kurumlarıyla bağlantılarını” ayrıntılı olarak ortaya koyan bir harita ve veri tabanı yayınladı. "İsrail, Soykırım Soyluları araştırmasında yer alan şirketler tarafından üretilen bomba ve silahları kullanarak Ekim 2023'...